15 Kasım 2020 Pazar

SEVME ZAMANI

Hissediyorum..

Dokunuyorum..

Seviyorum...

AŞK.. Size bugün aşktan bahsetmek istiyorum.

En son birinin sıcaklığını ne zaman hissettim ne zaman birinin yanımda uyumasını istedim.. Hatırlamıyorum Taa ki onunla tanışana kadar.

Aslında size bu yazımda bir kaç itirafta bulunacağım. Evet, hayatımda 6 senedir kimse olmadı. Fakat ondan önce olan ilişkilerimde aşık oldum mu bilmiyorum. Uzun soluklu ilişkiler yaşadım hayatta hep tek eşliliği savundum. Benim hayatımda hep tabular oldu ne cinselliğimi doya doya yaşayabildim ne de partnerlerime tam olarak istediklerini verebildim. Yakın arkadaşlarım hep bana sen iyi bir arkadaşsın ama iyi bir sevgili değilsin derlerdi. 

Gerçekten de öyle miydi?

Uzun seneler süren ilişkiler yaşadım. Çok sevildim, çok kavgalar ettim çok seviştim çok barıştım. Güzel günler yaşadım, belki de bu konuda çok şanslıydım uzun seneler ilişki yaşadığım insanlar hep iyi hep aşk insanı oldular. Ama bazen kendi kendime soruyorum. Sen hayatına giren insanları onların seni sevdiği kadar sevdin mi? onların duygularını ne kadar önemsedin? Her kavganda çekip giden neden hep sen oldun? Neden arkadaşlarına gösterdiğin toleransı onlara göstermedin?

Aslında ben hep beni seven insanları sevmişim. Hani şöyledir ya; ilişkide hep biri birinden fazla sever. He işte tam o.

Çünkü biraz fazla seven aşkta en çok acıyı çekendir. Kaybetme duygunu en çok yaşayandır. Kontrolcu bir insanım sanırım hep bundan ötürü:)

Hiv pozitif olduğumu öğrendikten sonra kimseyi kendime yaklaştırmadım. Tek gecelik ilişkiler yaşadım cinsel  korunmayı öğrendim. Korunmayı öğrenirken ruhumu da korumayı öğrendim. Partnerlerimle bağ kurmamayı öğrendim. Düşünüyorum da ruhuma da condom takmışım. . 

İnsanlık olarak çok büyük bir tüketim toplumu olduk. Nasıl bir cep telefonunu bir kazağı bir pantolonu anında tüketip bir kenara atıyorsak fotografını beğendiğimiz bir kişiyi de tüketip atıyoruz. Karşımızdakinin insan olduğunu unutup onu bir et parçası olarak görüyoruz. 

Sizde farkındasınızdır. Herkes kendini anlatma derdinde biriyle sohbet ederken hep kendini anlatan insanlar ne kadar da çoğaldı farkında mısınız? Çünkü artık  herkes yalnızlaşıyor herkes kendini anlatmak anlaşılmak önemli olduğunu hissetmek istiyor. Fakat bunu yapmak isterken karşısındakine kendini atlatması için hiç fırsat vermiyor. Hep dinlenilmek ama hiç dinlemek istemiyor.

Şimdi burada yazacaklarıma bazılarınız sitem edebilir ama benim en sevdiğim yıl 2020 yılı oldu.. Biliyorum dünyada bir kaos var covid salgını, seller, depremler bilmediğim bir sürü olay 2020 de oldu.

Fakat kendimle eve kapandığım dönem de kendimi tanıma fırsatı buldum. Meğer ben el işlerinde ne kadar becerikli bir insanmışım resimi, müziği , dansı ne kadar çok seviyormuşum. Meğer ben aşık olabiliyormuşum ne kadar da birini tanımayı istiyormuşum. Yalnız yaşadığım özgür olduğum ev nasılda bir başkasına hasret yatağımın sağ tarafı nasılda birinin sıcaklığına muhtaçmış. 

Bu duygularla insanlara yaklaşmaya başladım ve bir gün o insan beni buldu gerçekten sevildiğimi ve sevdiğimi hissettim. Hani o yukarıda yazdığım biri birinden hep daha fazla seviyor olayını birde kendimde denedim. Evet gerçekten birine aşık oldum. Evime bir ses geldi yatağımın sağ tafarı da ısındı masaya iki tabak koymak markete hangimiz gideceksek maskeni düzgün tak insanlarla fazla yakın temas kurma diye uyarılmak , Netflixte bir diziye birlikte başlamışsınız o eve gelmeden bir bölüm daha izlememek ne kadar güzelmiş. Yaşadığımı hissetmek. 

Tabi her şey gibi bununda tüketilmesi gerekiyordu.. Bunu da tükettik. 

Yazı biraz uzun oldu çok kısa süre sonra sizlere neler olduğunu 2. bölümde anlatacağım.




7 Temmuz 2019 Pazar

BU SU HİÇ DURMAZ

             


                       Yazmadım ne zamandır yazmayı da düşünmedim pek. Belki korktum belki üşendim belki sıkıldım ama içimden yazmak gelmedi. 


                2014 yılının mayıs ayı nasıl da zor nasıl da bunalımlı dönemlerdi Bugun 2019 TEMMUZ ayı  merak etmeyin daha ÖLMEDİM. İnsan her acıya alışıyor derlerdi zaman her acının ilacı derlerdi inanmazdım. Beyin denilen organ gerçekten çok ilginç hivle yaşamaya başladığım zamandan bu yana bana kötü anılarımı, huzursuzluklarımı, şüphelerimi  unutturdu. Fakat hayatta hiç birşey karşılıkısız değildir beynim bu duygularımı silerken yerine bana  kocaman bir cesaretsizlik verdi.

Ah keşke kötü anılarım huzursuzluklarım şüphelerim kalsaydı ama cesaretsiz olmasaydım. Ayağıma gelen fırsatları biri durumumu öğrenir bir işe kalkışmayayım deyip elimin tersiyle itmeseydim. 

Yazmadığım zamanlar da iyi arkadaşlar biriktirdim,yeni insanlar tanıdım seyahat ettim, bilmediğim bir dilde tanımadığım insanların dolaştığı sokaklarda kayboldum, telaş etmenin ne kadar insani bir duygu olduğunu keşfettim sabah pencereden baktığımda gökyüzün ne kadar mavi güneşin ne kadar sıcak olduğunu hissetim.

Aslında yazmayı pek düşünmüyordum ta ki youtubeda benim yazdığım bir yazıyı güzel gözlü bir youtuber arkadaşımız seslendirenedek. Gözlerim doldu o hastane kapısında annemle gözgöze geldiğimizde hissetiğimim duyguyu tekrar hissettim.

Ah güzel annecim kalbine nasıl bir hançer sapladım seni nasıl yaraladım. Son 5 yılda ne çok hastalandın ne çok hastanelere gittik. Bana hiç hissettirmedin ama benden sonra sana bişeyler olduğunun farkındayım..Keşke elimden bişeyler gelse.
Senin başarılı çocuğunun kanatları kırıldı.

Sen hep kendine önlemler aldın. Ben kendime yasaklar koydum. Önümüzde barajlar var
BU SU HİÇ DURMAZ.














1 Şubat 2015 Pazar

PİLLİ BEBEK



Yazmadım uzun  zamandır.. Ta ki bir twitter mesajı beni uyandırana kadar..
ımmmm nerde kalmıştım 4 aydır hayatımda o kadar güzel değişiklikler oldu ki hastalığımı unuttum..

Aradan koca bir 4 ay geçiyor ve ve bu hastalık vucudumda ki askerleri yok etmeye başlıyor ben ilaç kullanmamak için dirensemde vucudum artık ilaç istiyor..

Kendimi pilli bir bebeğe benzetiyorum yada şarjlı bir telefona 2 ay önce doktorum artık ilaç kullanmam gerektiğini söyledi çünkü cd sayım 285 e düştü hiv rna sayım 330.000.
Artık kendimi fırsatçı enfeksiyonlardan, pis havadan, ortak kullanılan ortamlarda ki mikroplardan koruyamayacakmışım.. Sizin bünyenizin hiç farketmeden yendiği virüsleri bakterileri benim bünyem agır hastalık olarak atlatacak ve birgün goooonngg senini duyarak hayatımı kaybedebilirmişim..
Bu sebeple hiv e karşı geliştirilmiş ilaçlar bulunuyor. Bu ilaçların amacı kanda ki hiv miktarını negatife yani sayılamayacak seviyeye düşüren antiviral ilaçlar.. Antiviral ilaçların işleyişinden bahsetmeyeceğim zaten çokta önemli değil tek bilmeniz gereken gerçekten çok etkili ilçalar oldukları evet belki hivi vucudunuzddan komple atamıyor ama kanda ki miktarını oldukça azaltıyor..

İlaç kombinasyonuma çalışma hayatımda göz önüne alındığından dolayı doktorumla birlikte Kaletra ve Truvada kombinasyonu olarak başladık..
Size Kaletradan bahsetmek istiyorum günde 4 adet içilen bir hap bazı doktorlar 12 saatte bir 2 şer alınmasını uygun görürken benim doktorum 24 saatde bir  4 hapı birden aynı anda almamı istedi(bu benim için daha kolay) hapın en belirgin yan etkisi ishal oda tolere edilebilir bir seviyedeyse fazla problem olmuyor..
Truvada ise günde 1 adet aldıgımız gelmiş geçmiş en iyi ilaçlardan biri.. Daha yan etkilerini yaşamadım fakat ilaçlar her bünyede farklı yan etkiler yapabiliyor..

ilk doktor kontrolume gittim ve sonuçlar gerçekten muhteşemdi cd4 sayım 450 ye hiv rna sayım 1346 ya düşmüştü.. ilaçlar görevlerini yerine getiriyordu..

Neden mi kendimi pilli bebege benziyorum.. Sunan ki tedavi yöntemleri hivi komple vucuttan atmaya yetmiyor sadece durmasını ve yavaşlamasını sağlıyor ve hiv tedavisi ömrümün sonuna kadar devam ettirmem gereken bir tedavi bir gün ilaçlara erişimde bir problem yaşadıgımızda tedavi kesintisinden dolayı hiv güçlenebilir ve gencecik hayatlarımızı elimizden alabilir....

Bu sebeple ilaçlarım benim pillerim her akşam saat 22:30 da kendimi şarj ediyorum ve yaşantıma tüm güzellikleriyle devam ediyorum..

Sevgiyle kalın yazmaya devam edeceğim..


14 Eylül 2014 Pazar

GÜNAYDIN


Kan verdikten sonra sonuçlarım için labratuvara gidiyorum.. Ben bilmiyorum artık teknoloji o kadar ilerlemiş ki sonuçları doktor bilgisayarından görebiliyor.Çünkü hiv+ olduğumu öğrenmeden önce doktorlarda pekte işim olmazdı.
Kendimi iyi hissediyorum.. Canım acısa da, neden ben desem de, kendimi iyi hissediyorum.
Çiçekleri farklı kokluyorum, güneşi daha sarı, hayatı daha çok seviyorum. Tanımadığım insanlarla hastane kapılarında sohbet ediyorum. Durakta yaşlı ve sakat insanlara yardım ediyorum. Hala bişeyler başarabilmek hayatta oldugunu bilmek bana müthiş bir his veriyor. İnsanların yüzünde ki gülümseme çok hoşuma gidiyor. Mendil satan küçük çocuklardan alış veriş yapmak. Eminönü'nün o kalabalığına karışmak hoşuma gidiyor.

29 yaşındayım ne kadar sığ yaşadığımı farkediyorum. Nasılda kalıplara sıkıştırılmış nasılda taktir edilmek için kendimi hırpalayıp durmuşum.. Hep yaşlılığımı planlamışım hiç genç ölebileceğim aklıma gelmemiş...

Hiv farkındalık katıyor hayatıma yaşamanın anlamını, okyanusların o uçsuz bucaksız maviliği, uzayın derin karanlığını hissettiriyor..

Doktorumla yüzyüzeyim, hoşgeldin diyor ayağa kalkıyor elimi sıkıyor. ''içimden ne kadar sıcak bir karşılama diyorum'' koltuğa oturuyorum, TC numaramdan tahlil sonuçlarıma bakıyor.
Odada klima bulunmasına rağmen ben terliyorum zaten oldum olası anlım çok terler ama bu sefer terlemek değil resmen biri başımdan aşağı su döküyor..
Doktor bana bakıyor ve kan tahlillerim çok iyi oldugu cd4 sayımın 480 hiv rna sayımın 54000 olduğunu söylüyor.
Peki doktor bey ilaç yazacakmısınız diyorum.. istersen evet diyor ama benim fikrimi sorarsan 1 ay sonra tekrar değerlerini kontrol edelim ona göre tedaviye başlarız diyor..
Tamam diyorum zaten ilaca başlamayada pek meraklı değilim diyorum içimden.

Çevremde hiv+ olduğumu bilen kişiler ilaca başlamayacak olduğuma çok seviniyor. Çünkü Hiv tedavisinde vucudun ilaca alışma dönemi diye tabir ettiğimiz min 15 gün max 3 aylık bir dönem var ve ilaç kullanmaya başlayan bir çok hiv+ kişinin deneyimlerinden bu günlerin berbat geçtiğini yan etkilerin mide bulantısı, uykusuzluk, gaz, halisünasyon , baş dönmesi gibi bir çok etkisi olduğunu okumuştum. İlacı 1 kez kullanmaya başlayınca 1 ömür aynı saatte kullanman gerekiyor..

Hastaneden çıkıp işe gidiyorum.. Çalışmayı seviyorum kafamı dağıtıyor. İş ve sosyal çevremde insanlar beni çok sever. Ortama çok çabuk adapte olurum. Çok çabuk kaynaşır hemen en yakın arkadaş olurum..
HEREOS'u izlerken orada ki insanların özel güçlerini kıskanmışımdır.. Hiv benim özel gücümü keşfetmeni sağladı SEVİLMEK. Çevreme baktığımda herkes beni çok seviyor Hiv+ olduğumu bilmiyorlar fakat beni çok seviyorlar..
Hiv kusura bakma seni saklamak zorundayım... Bu sevgi o kadar güzel ki..
İnsanların bana GÜNAYDIN demesi çok hoşuma gidiyor. Sormutkan tiplerede ben GÜNAYDIN diyorum onlardan duydugum günaydın cevabı bana haz veriyor.

1 ay sonra ki hastane macerama gittim gittim bir daha ki sefere şimdilik hoşçakalın.



2 Ağustos 2014 Cumartesi

ÖTEKİ

Kendini seçemiyorsun, bırakıp kaçamıyorsun....
Yazmadığın bir hikayede, uzun yada kısa vadede az biraz keşfediyorsun..
ÖTEKİ olabilmeyi,yerine koyabilmeyi,
Geride durabilmeyi öğreniyorsun..

Evet hastane kapısındayım. Bu sefer yalnızım annemin gelmesini istemedim. Hemen hasta kayıttan sıramı alıp beklemeye başlıyorum. Biz hiv pozitiflerin tedavilerini enfeksiyon doktorları yapar bu sebeple hem seçmiş oldugum hastane hemde poliklinik bakımından şanslıyım, çünkü fazla kalabalık değil.
Önümde iki kişi var fakat poliklinik önünde birisi sürekli bana bakıyor. Kendi kendime acaba bu kişide hiv pozitif o sebeplemi bana bakıyor acaba beni anladımı çokmu belli oluyorum gibi saçma sapan düşünceler beynimde dolaşıyor.
Birde bir ses bana merhaba dedi... Kalbim yerinden çıkacak derneğin haricinde başka bir hiv pozitifle tanışmaya hiç hazır değilim. Bana hiz pozitif oldugunu söylerse ona yalan söylemeyi düşünüyorum aklıma hapatit b geliyor.
Fakat durum düşündüğüm gibi değil. Adam bana bir kart uzatıyor üzerinde bir eczanenin ismi ve telefon numarası şok oluyorum. Sert bir şekilde ' bu ne' diyorum. Bana belki ilaca ihtiyacın olursa bize gel diyor.
Ben gene sert bir biçimde ' benim ilaca ihtiyacım olursa nereye gideceğimi bilirim ' diyorum. Canım sıkılıyor çünkü böyle durumlar bana kendimi çaresiz ve kötü hissettiriyor...
Monitörde adım yazıyor hemen doktorun odasına dalıyorum..
Merhaba diyorum..
Karşımda ki tok erkek sesi merhaba diyor..
Buyrun probleminiz nedir diyor doktorum.. Ben dosyamı çıkarıyorum buyrun diyorum ben hiz pozitifim..
Bir anlık bir sessizlik oluyor doktorumla gözgöze bakıyoruz.. Beni bu doktorun takip etmesini çok istiyorum çünkü daha doktorla tanışmadan forum sitesinden 3-5 yıldır takibinde bulunan 2 hastasıyla tanıştım.
Bu doktor insanları yaşatabiliyor diyordum hiz pozitifleri yaşatabiliyor...

Ben hemen sessizliği bozuyorum. Size geldim diyorum çok iyi bir doktor oldugunuzu yıllardır Hiv takip ettiğinizi biliyorum size gelen arkadaşlarım var.
Karşımda konuştuğum adam benim tüm sırlarımı bilecek uzun bir evlilik gibi sürekli gözetimi ve kontrolu altında yaşacağım bana ne derse evet diyeceğim beni kabul etmesini çok istiyorum...
Ağzını açıyor ve bana Pekala diyor pek-ala..
Özel sorular başlıyor...
Ne zaman öğrendin?
Eşcinselmisin?
Pasifmisin/Aktifmisin?
Kimlere söyledin?
Dernekten haberdarmısın?
Ne iş yapıyorsun?
Hiv hakkında ne biliyorsun?

Bir sürü bir sürü sorular sorular.. Öğlen arası oldu hala konuşuyoruz yaklaşık iki saat yanında kaldım.. saat 1 de odasından elimde istediği kan tahlilleriyle kan verme merkezine doğru yola çıktım.
Kan sırasına girdim. İçimi bir korku kapladı diğer arkadaşlarımın yazdığı ve anlattıgı kan verme merkezlerinde başlarına gelen kötü muameleyi düşünmeye başladım.
Ya bana da herkesin içinde hiv pozitifmisin derse? Ya bir arkadaşı kan alan kıza dikkatli ol hiv pozitif derse?
Ruh halim böyle bir durumu kaldırmaya yetmezdi. Sanırım çocuk gibi ağlardım..
Neyse ki korktuğum gibi bir durumla karşılaşmadım 13 tüp kan verdim. 13 tüpten sadece 1 tanesini dış labratuvar bölüme teslim etmem gerekiyordu onuda teslim ettim hastaneden dışarı çıktım.. 10 gün sonra gelmek üzere.

Hayat ne kadar garip değilmi?
İçinde yaşadığımız toplum ne kadar sığ ne kadar sahte.. Öteki olabilmek için eşcinsel olmak yeterlidir. Fahişe olmak yeterlidir. Hiv pozitif olmak yeterlidir. Toplumun ötekileştirdiği her hangi bişey olmak yeterlidir.

Ya Ötekinin Ötekisi!!!

Bu zordur...


28 Temmuz 2014 Pazartesi

ÇEMBER



Ya dışındasındır çemberin Yada içinde yer alacaksın...
Kendin içindeyken kafan dışındaysa...
Çaresi yok kardeşim..

Kapının otomatiğine bastım. Sokak kapısı açıldı. Merdivenleri çıkarken kalbim o kadar çok çarpıyordu ki ağzımdan çıkacak sandım..
Kapıya vardığımda beni sıcacık bir gülümseme karşıladı. Hoş gelmiştim...

İçeri girdiğimde ferah bir salon ve rahat koltuklar beni bekliyordu. İçimi bir umut kapladı bana hastalıgım hakkında bilgi veriliyordu. Ben soruyordum dernek görevlisi cevaplıyordu. Hiç sıkılmıyordu kim bilir benim sordugum soruları kaç kez duymuştu kaç kez cevaplamıştı ama çok belli oluyordu işini seviyordu.

Ben kendime daha doktor bulmamıştım. Tedavime çapada başlamak istemiyordum. Hem evime yakın hemde iyi bir doktor istiyordum. CD4 sayım neydi acaba ya HİV RNA sayım. Bu iki terimi daha önce duymamış olabilirsiniz bende hiv le tanışmadan önce bu terimleri duymamıştım.
CD4 hücleri bağışıklık sistemi hücreleridir ve HİV çoğalmak için bu hücrelerinizi kullanır ve her istila ettiği cd4 hücrenizi öldürür. CD4 hücreleriniz azaldıkça ve hiv çoğaldıkça bağışıklık sisteminiz çöker ve AİDS olursunuz.
Dernek sayesinde çok iyi bir doktor buldum. Hemen dernekte randevumu aldım.
Bilmenizi isterim Hiv tedavisi ömür boyu yapılan bir tedavidir. Hastalık hiç bir zaman tam olarak iyileşemez sadece kanda hiv vürüsünü baskılayan ilaçlar kullanılır ve kanda bulunan hiv virüsü kontrol altına alınarak sağlıklı ve uzun bir ömür yaşatabilmek hedeflenir.
Bu sebeple seçtiğiniz enfeksiyon doktorunuzun bu konuda deneyimli sizi sürekli kontrol eden bir doktor olması gerekir.

Şunuda belirtmek isterim Türkiyede ki tek dernek POZİTİF YAŞAM DERNEĞİ dir. Benim gibi Hiv pozitif kişilere ücretsiz danışmanlık verir.
Hiv pozitif hastaların toplumun bilinçsizliği yüzünden o kadar çok sorunları oluyor ki kimini işten çıkarırlar ve bizim için sgk çok önemlidir. İlaçlarımız sgk tarafından ücretsiz sağlanır çünkü bir hiv hastasının aylık ilaç ve testlerinin toplam tutarı 2500 tl civarındadır.
Kimimizinde sizin gibi ameliyat olması gerekir fakat bilinçsiz doktorlar bizi ameliyat etmek istemezler bir çok hiv pozitif arkadaşımız doktorların ameliyat etmemesi sebebiyle hayatlarını kaybetmiştir.
Kimisi toplum ve arkadaşı tarafından yalnız bırakılmış ağır bir depresyon içerisindedir ve tedavilerini aksatıp hayatlarını kaybetmektedirler.

Hiv tedavisi olan bir hastalıktır. Evet belki ömür boyu tedavi gerektir ama düzenli spor beslenme ve ilaç doz atlamamayarak AİDS olmadan uzun bir ömür sürmek mümkündür.

Unutmayın bizleri HİV değil ÖNYARGILAR öldürüyor..

26 Temmuz 2014 Cumartesi

KORKU!!!

Evet korkmuyorum dersem yalan söylemiş olurum..

Neydi bu hiv pozitif, nasıl bulaşıyor, benim yıllardır gözüm gibi baktıgım bedenime neler yapıyor. Şuan aynanın karşısındayım çıplagım ve savunmasızım, son bir kaç aydır vermiş oldugum kiloların harıcınde vucüdumda pekte bir değişiklik görülmüyor..
Fakat kanımda birşeyler var. İnanırmısınız bilmem hiv + oldugumu öğrenmeden önce hep bende değişik birşeyler oldugunu düşünürdüm. Kendimi ne kadar sağlıklı hissetsemde hep birşeyler eksik gibiydi.

Elime boş bir resim kağıdı tutuşturdular.. Birde boya kutusu...
Önce sarı ile güneşi çizdim..
Mavi ile gökyüzünü
Turuncuyla evin çatısını
Yeşille yaprakları,
Sıra çiçeklere geldi çizemedim...

Sizin hiç boyanız kayboldu mu? Benim kayboldu ADI KIRMIZI.

Doğrulama için kan verdim. Güleç yüzlü doktor Westernblod  testini kendi yapacağını ve sonucun 1 hafta içinde çıkacağını gelip tekrar kendisinden sonucu almam gerektiğini söyledi..
Tabi insan böyle durumlarda biraz ümit besliyor.. Belki yalancı pozitifliktir, bu kadar ender görünen bir hastalık beni mi bulacak, kesin bişey çıkmayacak gibi gecelerden sabahlara düşünüp duruyordum.

Ogün geldi çattı tabi annem gene yanımda, bugun benimle gelmesini istemiyorum onu artık üzmek istemiyorum. Fakat beni dinlemiyor. Ben arabada ölümden bahsediyorum kötü hastalıklardan anneme bana bişey olmayacağını aids in artık kronik bir hastalık oldugunu söylüyorum. Çapaya gitmek için köprüyü geçince Tem otoyolunda birden kullandıgım arabanın sol ön tekeri patlıyor.. Tabi birden bir telaş arabayı zor zar sağ tarafa çekiyorum. Az kalsın büyük tırların altında kalacaktık..

Sanırım bu bir işaret.. Annem çok korktu bende çok korktum. Sağ şeritte birbirimize sarıldık ağladık... 1 saat otobanda kasko yardımı bekledik ve nihayet hastaneye ulaştık.

Annemde hep bir umut var. Doğrulama testinde negatif sonuç alacagımıza o kadar çok inandırmış ki kendini bana KORKMA diyor. Hastane bahçesinde anneme burda bankta beklemesini söylüyorum.. Yukarı güleç yüzlü doktorumun yanına çıkıyorum.. ilk şok o gün benim güleç yüzlü doktorum izinli:((( yerine bakan doktorla konuşuyorum.. Çok bakımsız bir adam. Saçları biraz uzun yağ içinde hoşlanmıyorum ondan ve pek az konuşuyor..
Westernblod sonucumu almaya geldim diyorum.. Otur bakalım diyor. İçimde bir balon var sanki göğsümü yarım dışarı çıkmak istiyor.
Meğer Hiv+ olunca kodlanıyormuşsun artık bir kodum var. Bilgisaya giriyor bakıyor ve pat diye malesef diyor Hiv+ siniz.
Geçen hafta gördüğüm Güleç yüzlü doktorumun orada olmasını o kadar çok istiyorum ki gözlerim onu arıyor. Bana hiv+ liği o kadar güzel anlatmıştı ki. 80 yaşıma kadar yaşayağımı düşünmüştüm. Ama şimdi gerçekten KORKTUM.
Fazla durmuyorum yanında aşağıya bahçeye inmek istiyorum hava çok güzel masmavi gökyüzü temiz hava Labratuvarın kasvetli havası dahada boğuyor beni..

Kapıdan çıkmak istemiyorum aslında. Annemle karşılaşmayı hiç istemiyorum ona bunu yapmaya hiç hakkım yok. Kendimin yediği bokların cezasını dünyada en sevdiğim varlıga  çektirmek bana iki kat daha acı veriyor.

Uzaktan anneme bakıyorum bankta tek başına oturuyor. 2 simit alıyor simitçiden içim cız ediyor. Çünkü hastaneden başka testler isterler diye aç gelmiştim beni düşünüyor...

Ben kapıdan bakarken göz göze geliyoruz. Beni görüyor ayağa kalkıyor ona doğru yürürken sanırım suratımdan anlıyor daha onun yanına gitmeden ağlamaya başlıyor... Bende ağlıyorum..
İnsan sevdiği birisinin ağlamasına dayanamıyor.

Arabaya bindiğimizde hiç konuşmuyoruz. Sürekli düşünüyorum ne olacak ne olacak diye sanırım annemde öyle düşünüyor.. Birden ikimizde yanlış yolda oldugumuzu farkediyoruz.
Anadolu yakasına geçmemiz gerekirken biz Edirne istikametine gidiyormuşuz.

Eve vardığımda pozitif yaşam derneğini arıyorum. Karşıma bir ses çıkıyor Alo PYD.  diyor. İçimi bir korku ve ümit kaplıyor.
Telefonda ki ses çok tok bir erkek sesi Güven verici.
Merhaba ben hiv+ tanısı aldım diyorum.. Ağlıyorum ÖLMEK istemiyorum diyorum..
Beni sakinleştiriyor.. Ölmeyeceksin diyor. Hiv in Dünya Sağlık örgütü tarafından Kronik hastalıklar listesine alındıgından bahsediyor.. İlaçlarla kontrol altında tutuldugundan bahsediyor.. Kendisininde 12 yıldır hiv+ oldugunu söylüyor.. Rahatlıyorum, dernekte görüşmek üzere randevulaşıyoruz...

Anneme anlatıyorum çünkü şuan benim duygularımdan çok onun duygularına önem veriyorum.. Oda biraz rahatlıyor. Hemen evimi boşaltıp onun evine taşınmamı istiyor. Düşünmek istediğimi söylüyorum..

Pyd ile görüşme günüm geliyor... Çok iyi bilmediğim bir semte kendi aracımla gidiyorum. Yolları hep karıştıran ben sanki elimle koymuş gibi buluyorum derneği.
Önce içeri girmek için tereddüt ediyorum.. Dolaşıyorum biraz maazalara vitrinlere bakınıyorum..
Sonra bir cesaret basıyorum zile....